STANLEY KUBRICK

Derleyen: Gonca Kervan

Kubrick, 1928'de New York'ta doğdu. Doğduğu ve bir süre yaşadığı Bronx Kasabası, yaşam standartı düşük olan insanların yaşadığı bir  yerleşim yeriydi.

Orada, toplumdaki aykırılıkları, kutuplaşmaları ve alt tabakanın yaşadığı sorunları görerek büyümesi, Kubrick'i yaratıcı olmaya yöneltti. Toplumun gerçeklerini ve değişimini göstermek, insanlara yaşamı olduğu gibi tanıtmak için yönetmen olmayı seçti.

Kubrick, öğrencilik yılları hiç de parlak geçmeyen bir dâhiydi. Bu dehasını, sinema alanında göstermeyi tercih etti. On iki yaşındayken, babasının ona aldığı fotoğraf makinesiyle hayatı gözlemlemeye başlayan Kubrick, 1945'te Look Dergisi'nde çalışmaya başlamış ve objektifini takılanları bu dergide gözler önüne sermiştir.

1950'de Look Dergisi'nde fotoğrafçılık yaparken ilk kısa metrajlı filmini çekmiştir. Day of the Flight (Dövüş Günü) adını taşıyan film tek makaradan ibaret bir belgesel niteliğindedir.

Kubrick, filmlerini daha o zamanlarda ticari anlamda kullanmaya başlamış Dövüş Günü'nü 3900 $'a satarak kâr elde etmiştir. Bu parayla ikinci kısa filmi olan Flying Padre'yi (Uçan Papaz) yaratmıştır (1951).

Kubrick, çektiği iki kısa metrajlı filmden sonra sinemaya tam bir giriş yapmak amacıyla 1953'te ilk uzun metrajlı filmi olan Fear and Desire'ı (Korku ve Arzu) yaratır. Bu filmde, düşsel ülkede yaşanan kanlı bir savaşı anlatır.

1955'te çektiği Killer's Kiss (Katilin Öpücüğü), Kubrick'in ilk filmlerinden olmasına rağmen oldukça başarılı bulunmuştur.

Kubrick, sinemadaki asıl ününü 1956'daki The Killing (Son Darbe) filmiyle sağlamış, bu filmle birlikte Kubrick'in sinemadaki dehası geniş kitleler tarafından tanınmıştır. Hayatta hep başarısız olan bir grup gencin, bir stadyumun kasasını soymayı planlamalarını ve önlerine çıkan engelleri anlatan film, bu gençlerin giderek zavallı bir hale düştüklerini gözler önüne serer.

Eleştirmenler tarafından Asphalt Jungle (Elmas Hırsızları) filmine benzer bulunmuş ve bu durumun Kubrick'in dehasına gölge düşürdüğü öne sürülmüştür.

Bu filmden sonra 1957'de çektiği Paths of Glory (Zafer Yolları) büyük yankı yaratmıştır. Film, I.Dünya Savaşı sırasında Fransız ordusu içinde, suçsuz yere idam edilen birkaç askerin hikayesini anlatır. Bu sayede, ordunun içindeki disiplin anlayışını da eleştirir. Zafer Yolları, Kubrick'in birçok filminde olduğu gibi sansürden nasibini almış ve 1970'lere kadar Fransa'da gösterilmemiştir. Film, aynı şekilde Türkiye'de de sansüre uğrayıp yasaklı filmler arasında yerini almıştır.

Filminin sansüre tâbi tutulmasına içerleyen Kubrick, korkusuzluğunu meydana çıkarma düşüncesiyle tarihin ilk başkaldırıcı kölesi ünvanını alan Spartaküs'ün öyküsünü sinemaya aktarmıştır. 1960'ta çektiği Spartacus, Hollywood tarihinin en kaliteli yapımlarından biri olma özelliğini taşır. Kubrick, Dalton Trumbo'nun senaryosundan yararlanarak meydana getirdiği filmin oyuncu kadrosunda da iyi bir seçim yapmış. Kirk Douglas, Tony Curtis, Janet Leigh, Laurence Olivier, Peter Ustinov ve Charles Laughton gibi usta oyuncuların performanslarıyla film, "üstün yapıt" ünvanını almıştır. Kubrick Spartacus te kendi özünü, kalıplarını korumuş, bunun yanında klâsik Hollywood edasından da vazgeçmemiştir.

Spartacus, toplumdaki yanlış yapılanmayı, sınıflaşmayı, zenginin fakir üzerindeki egemenliğini gözler önüne seren, sosyal içerikli bir filmdir. Kubrick, bu filmde de her zaman olduğu gibi yapmak istediğini yapmış ve karşı olduğu her şeyi dile getirmiştir.

Kubrick, toplumsal olayları, çarpık ilişkileri gözler önüne sermeyi daima ilke edinen bir yönetmendir. Bu alandaki fikirlerini daha iyi yansıtabilmek için, Hollywood sinemasından İngiliz sinemasına doğru yol almıştır.

1962 yılında çektiği Lolita filminde, bir üvey babanın on iki yaşındaki kızıyla yaşadığı duygusal ilikiyi çarpıcı bir yaklaşımla anlatmış ve bu film her anlamda şimşekleri Kubrick'in üzerine çekmiştir. İnsanlar bu filmi içeriğinden dolayı yadırgamış, böyle bir ilşkinin ahlâk dışı olduğunu savunmuştur.

Lolita, Vladimir Nabokov'un aynı adlı romanından yapılan bir uyarlamadır. İşte Kubrick'in eleştiri almasının bir nedeni de budur. Çünkü Kubrick, klâsik sayılan romanların sinemaya uyarlanmasını yanlış bulduğunu yönetmenlik yaşamına başlarken söyler. Ona göre, bir eserin ilk hali neyse, en iyi hali odur. Ve öyle kalmalıdır. Kubrick, bu filmin ardından yine oldukça kaliteli bir filmle atağa kalkar.

1963 yapımı Dr. Strangelove (Dr. Garipaşk) nükleer silahların insanlığa verebileceği zararları ironik bir dille anlatan bir filmdir. Yönetmen bu filmde, mizah maskesinin altında yaşanabilecek felâketlerin haberciliğini yapmayı amaçlamıştır. Toplumun, teknolojik gelişmelerin sonucunda yaşanan yozlaşmaya duyarsız kalışının üstünde durmak istemiştir.

Kubrick, belli bir türün adamı değildir. Sinemada "klâsik yönetmenler" sınıfına dahil edilse de aslında her anlamda farklı bir yönetmendir. Öyleki; çevirdiği her film, eleştirmenleri uç noktalarda elştiri yapmaya yöneltmiştir. Kimileri Kubrick filmine başyapıt ünvanı verirken kimileri de filmin, sadece teknolojik gelişmelerin gölgesinde kalan sıradan bir film olduğu görüşünü savunur. Kubrick bu yönüyle daima popüler olmuş bir yönetmendir.

Kubrick'in farklı bir yönü de yaptığı filmlerin her aşamasında söz sahibi olmasıdır. Filmin senaryo aşamasından gösterime girdiği yerlere kadar her konuda fikir verir, film onaylamadığı bir yerde gösterilecekse bu duruma engel olmaya çalışabilir.

Kubrick film setinde son derece titiz bir görünüm sergiler. Her sahnenin mükemmel olması için gerektiğinde çılgınlık bile yapabilir. Öyleki, tarihte kullanılmayan bir Thomas havagazı deposunda Vietnam Savaşı'nı yeniden yaratmış, fotografçılıktan geldiği için tüm özel objektifleri kameraların üzerine takarak çekim yapmıştır.

Shining filminde Shelly Duvall'e aynı sahneyi 127 kez yineletmesinden, titizliğinin boyutları anlaşılabilir.

Kubrick, Dr. Garipaşk'ın ardından beş yıl sinemaya ara vermiştir. 1968'de, otoritelerce şimdiye kadar yapılan en iyi bilim-kurgu filmi olarak anılan 2001-A Space Odyssey'i (2001-Uzay Macerası) yaratır.

Arthur Clarke'ın özgün senaryosuna dayanan filmde, Kubrick insanoğlunun uzaya gidişinin olası sonuçlarını anlatmaya çalışmıştır. Bu filmde yaratıcı gücünü kanıtlamış, sinema dilini oldukça iyi kullanmıştır. 2001-A Space Odyssey'de tüm Kubrick filmleri gibi görsel açıdan çok iyi bir filmdir. Kubrick filmdeki efektleriyle bu alanda Oscar almıştır. Üç bölüme ayrılan filmin ilk bölümünde insanın maymundan gelişi ve ilk zekâ belirtileri işlenmiş, giderek gelişen ve uzaya gidişe varan bu süreç, etkili bir dille, teknolojik öğelerin had safhada kullanılmasıyla anlatılmıştır.

Kubrick, İngiliz Özgür Sineması'ndan da (Free Cinema) etkilenmiş, şehir hayatının acımasızlığı, gençliğin yaşadığı sorunlar üzerinde durma fikrini bu sayede edinmiştir.

1971 yapımı A Clockwork Orange (Mekanik Portakal), Kubrick'in bu fikirden yola çıkarak yaptığı filmdir. Anthony Burgess'in romanından esinlenen yönetmen, serseri Alex'in ve üç arkadaşının maceralarını konu alır.

Her türlü kötülüğün, pisliğin ortasında yaşayan ve bunları özümseyen Alex'in zamanla düştüğü acınacak durumu konu alan film, oldukça beğeni toplamıştır. Yönetmen, gelişen kapitalizmin, toplumsal değerlerin çöküşünü de beraberinde getirdiği ve insan ilişkilerinin bu nedenle giderek yozlaştığı mesajını vermeyi amaçlar.

Mekanik Portakal da birçok Kubrick filmi gibi, İngiltere'de yoğun tepki görmüş ve Kubrick tarafından gösterimden çekilmiştir. Yönetmen, bu filminde şiddeti körüklemekle suçlanmıştır.

2001-Uzay Macerası ve Otomatik Portakal'dan sonra Kubrick, biraz durulur. 1975'de çektiği Barry Lyndon ile klâsik sinemaya bir dönüş yapar.

İngiliz yazar Thackeray'ın romanı olan Barry Lyndon'ın Serüvenleri' nden yola çıkan Kubrick, İrlandalı bir gencin 18. yy. İngiltere'sinde soylular arasına girmesini, yükselmesini ve en sonunda yaşadığı düşüşü anlatır.

Bu filmle ilk defa konuyu değil de konuyu anlatış biçimini ön plana çıkarmıştır. Bu filmin ardından tekrar özüne dönmüş ve 1980'de Shining (Parıltı) adlı korku filmini çekmiştir. Gelmiş geçmiş en iyi korku filmlerinden biri olan Shining, gerek çekildiği ürkütücü mekan gerekse Jack Nicholson ve Shelly Duvall gibi oyuncular sayesinde büyük beğeni toplamıştır.

Kubrick, ele aldığı her konuyu en iyi şekilde işlemiş, hemen her türün en güzel örneklerini vermiştir.

On üç uzun metrajlı film çekmiş ve bunların her biri en popüler film olma özelliğini elde etmiştir. Kubrick, görmek istediğini gören, yazmak istediğini yazan bir yönetmendir. Yasaklar ve gelenekler onu pek ilgilendirmemiştir. Karşı olduğu olayları tüm açıklığıyla filmlerinde belirtmiş ve toplumsal sorunlara eğilmeyi tercih etmiştir.

Yönetmenin 1987'de çektiği Full Metal Jacket, Vietnam Savaşı'nı konu alır. En iyi savaş filmi olarak nitelendirilen film, Vietnam operasyonuna katılacak olan bir birliğin eğitimini ve operasyonu konu alır. Bazı otoriteler bu filmi baştacı yapsalar da bazıları filmin oldukça sıradan olduğunu savunmuştur. Kubrick, bu filmden sonra sinemaya uzun bir ara vermiştir. Kendi dünyasına dönük bir yaşamı olan yönetmenin, sadece film
çekimleri için evinden çıktığı söylenir. O, değişik bir yaşam tarzı ve değişik korkuları olan bir dâhidir. Uçaktan korktuğu için yıllarca vatanına (Amerika'ya) gidememiştir. Bu yolculuğu ancak ölümünün ardından yapabilmiştir. Kubrick hiçbir zaman medyayla yakın olmamıştır. Filmlerine olan güveni, onu bu ortamdan uzak tutmuştur. Her dönem popüler olduğundan reklama ihtiyaç duymamıştır.

Kubrick, uzun bir aradan sonra1996'da Eyes Wide Shut (Sımsıkı Kapalı Gözler) adlı filmin çekimlerine başlamış, filmi bitirdiği sıralarda hayatla vedalaşmıştır. Eyes Wide Shut, Tom Cruise ve Nicole Kidman'ın başrolde oldukları, birbirini hastalık derecesinde kıskanan karı-kocanın anormal ilişkilerini ve hastalarıyla yaşadıkları cinsel fantezilerini anlatan bir filmdir.

Kubrick'in beklenmeyen ölümü sinema dünyası için son derece üzücü oldu. Ama o, sürprizlerle dolu bir hayat yaşadı ve yine aynı şekilde hayata veda etti.

O, farklı yaşayıp farklı ölen bir dâhiydi.

Kısa Metrajlı Filmleri:

Day of the Flight (Dövüş Günü)-1950

Flying Padre (Uçan Peder)-1951

Uzun Metrajlı Filmleri:

Fear and Desire (Korku ve Arzu)-1953

Killer's Kiss (Katilin Öpücüğü)-1955

The Killing (SonDarbe)-1956

Pats of Glory (Zafer Yolları)-1957

Spartacus-1960

Lolita-1962

Dr. Strangelove or How I Learned to Stop Worrying and Love the Bomb?
(Dr. Garipaşk ya da Bombadan Endişe Etmekten Nasıl Vazgeçip Onu Sevmeye Başladım?)-1963

2001-A Space Odyssey (2001-Uzay Macerası)- 1968

A Clockwork Orange (Mekanik Portakal)-1971

Barry Lyndon-1975

Shining (Parıltı)-1980

Full Metal Jacket-1987

Eyes Wide Shut ( Ardına Dek Kapalı Gözler)-1998

KAYNAKÇA

1. Arkın Sinema Ansiklopedisi, Arkın Kitabevi, 1975, İstanbul.

2. Alin Taşçıyan, "Sımsıkı Kapalı Gözler", Milliyet Sanat Dergisi, Sayı 452, İstanbul.

3. Serhat Günaydın, "Dil ve Şizofreni: Otomatik Portakal", 25. Kare Sinema Kültür Dergisi, Sayı 26.

4. Atilla Dorsay, 100 Yılın 100 Yönetmeni, Remzi Kitabevi, Kasım 1996, İstanbul.
5. Meydan Larousse Ansiklopedisi, Cilt 12, Ek cilt 1, 3.